27 Kasım 2011 Pazar

Oldu, olacak, bekle olur.

Biri vardır, hoşlanırsın, o sana bir şey der umutlanırsın birkaç gün öyle gider..
Sonra aslında sana olanların başkasına olduğunu anlarsın..
Sonra yine bir şey der umutlanırsın,
Yine boşa çıkar..
Öyyle öylleee gider canlarım işte.
Sonra kanka falan olunur, yine aynı şeyler tekrarlanır..
Sonra bu kız kendine manyak mıyım lan ben ?  Niye takılıyorum ki u kadar der ve aklı başına gelir.
İşte burası dönüm noktası olur.
Bir daha da ümitlenmez öyle mal gibi.

25 Kasım 2011 Cuma

Tek çocuk olmak.

Merhabaa blogcum. Aldım kahvemi, taktım kulaklığımı geldim yine sana .
Ben tek çocuğum. Anlatayım sana biraz tek çocuk olmak nedir de öğren..
Tek çocuk olmak nedir ? 
Tek çocuk olmak;
Küçükken hep yalnız başına oyun oynamaktır,
Annenin babanın gözdesi olmaktır,
Kardeş, abla, abi olmadığı için arkadaşlarını, çevresindekilerini deli gibi sahiplenmekltir,
Yakın olduğu herkesten "sonuna kadar senin yanındayım" sözünü duymayı beklemektir,
Her şeyin senin olması ama onları paylaşacak hiç kimseyi bulamamaktır, ("paylaşmayı bilmez" sözüyle ters orantılıdır aslında)
Yanında kalmaları için, çevresindekilerin yanlışlarını yüzüne vuramamaktır,
Onları kaybetmekten deli gibi korkmaktır,
Kaybettiğinde tek olduğunun farkına varmaktır.
Arkanda bir zaman hiç kimsenin kalmayacağını bilmektir.
Ya annemle babama bir şey olursa korkusunu iliklerine kadar hissetmektir.
Hep yalnız başına ayağa kalkmayı bilmek demektir.
Kardeşi olanlardan daha güçlü, daha iradeli, daha sabırlı olmak demektir.
Bunların hiçbirini küçükken anlamayıp belli bir yaşa geldikten sonra anlamaktır.
Kısaca yalnız olmaktır tek çocuk olmak.

Tek iyi yanı; Annenle babanın bir tanesi olmaktır ve kanlı bıçaklı gibi kardeşleri gördüğünde en azından tek olduğum için yalnızım demektir.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Tanınmazlık ülkesi.

Bazen beni kimsenin tanımadığı bir yere gitmek istiyorum.
Bağırayım, çağırayım rahat rahat.
Sokaklarda şarkı söyleyerek gezeyim.
Kim ne der diye düşünmeyeyim.
İçeyim, küfür edeyim, saçmalıyayım..
Şununla konuştum bununla küstüm derdim olmasın.
Kimse tanımıyor nasıl olsa.
Gerçekten öle bir şey olsa ne yapardım biliyor musunuz ? Yoldan geçenlerle dertleşirdim, onlarla konuşurdum, gülerdim.
Ama kimseyle çok yakın olmazdım.
Ertesi gün,
Hep bir "Sarhoştum hatırlamıyorum" kafasında olurdum.

21 Kasım 2011 Pazartesi

Başlarım böyle Secret'a.

Secret dediğim çekim yasası blog bakma öyle.
Birçok kişi görmüştür sitelerde falan bu çekim yasası olayını. Böyle bir şeyi düşününce gerçekleşir. İşte istediklerinizin olması için onu hayal edin olmuş gibi davranın falan deniyor bu yasanın açıklamasında. Siz evrenden isteyin evren de size versin deniliyor.
Neyse. Ben bir ara baya baya araştırıyorum bu konuyu. Kendi kendime de kızım herkes söylüyor, denemiş kesin doğru falan diyorum. Baya baya inanmaya başladım yani. Böyle hayal kuruyorum, istediklerimi olmuş gibi düşünüyorum falan.
Sonuç ne mi oldu? Yok anacım öyle çekim yasası falan. Hatta çok açık söylüyorum, ben neyin hayalini kurduysam hep tam tersi oldu. Neyi olmuş gibi düşündüysem de olmadı. İsteklerimi olmuş gibi düşünürken de yavaş yavaş şizofrenliğe kaymam cabası tabi.
Bir de böyle anlatırken işte her şey bizim elimizde, her şey düşüncelerimizde saklı olayı çıkıyor ortaya. Böyle insan küçük dağları ben yarattım havasına giriyor bir anda ( Tövbe yarabbim ).
Sonra kendime geldim. Manyak mıyım ben dedim. Olmuyor işte. Hem evrenden istemek nedir, evrenin yaratıcısı varken. Aç ellerini doğru düzgün dua et bakalım oluyor mu olmuyor mu dedim ve bıraktım bu işi. Daha da inanmam zaten.
Yanarım yanarım da 2 sene önce şu kitaba bayıldığım 19 TL'me yanarım.
Bir de insan bir süre sonra ben niye yapamıyorum, yapan nasıl yapıyor diye kendi kendini yemeye başlıyor. (Her şey bizim elimizde ya :D )
Yani siz siz olun inanmayım böyle şeylere bence. Ben denedir gördüm.
Çekim yasasını merak eden varsa, şuradan  bakabilirsiniz. Ama dediğim gibi böyle anlatırken çok güzel geliyor ama aman dikkat yani.

Hadi kaçtım ben. Daha gidip beynime mustakbel coğrafya bilgilerini sıkıştıracağım.
Düşünmekle de sınav kazanılmıyor işte. Alın size bir örnek  :D

19 Kasım 2011 Cumartesi

Beynimden yansıyanlar

Merhaba blogum uzun bir aradan sonra geldim yine.
İnsan böyle zamanlarda ailesinin değerini daha iyi anlıyor.. Nasıl ki böyle dediğim zamanlar? Anlatayım.
Hiç kimseye güvenemediğimiz zamanlar.
Siz hiç iki küs insanı barıştırmak için çok uğraştınız mı ? Uğraşmayın. Eğer uğraştıysanız da bu cümleden sonra ne diyeceğimi tahmin edebiliyorsunuzdur. Uğraşırsanız, onlar barışır dışlanan siz olursunuz.
Çevrenizde hiç kavgalı iki kişi var mı ? Varsa iki taraftan da olmayın. Çünkü; Hangi tarafta olursanız olun, sonucu yine bir önceki paragraf gibi olur. Onlar barışır siz dışlanırsınız.
Ben şu ana kadar herkesle iyi geçinmeye çalıştım. Ne kadar çok dost, o kadar çok mutluluk dedim hep. Yanlış
Ne kadar çok dostunuz varsa o kadar çok başımız ağrıyacak demektir. Hele bunlar nankör, bencil dostlarsa.. Biri biriyle küser, sende konuşma derler. Birinin hareketlerini yanlış bulursunuz uyarırsanız o kişi size terslenir. Uyarmazsanız diğerleri çıkıp göz yumuyorsun der. Bize neyse milletten.
Birine çok yakın olursunuz, çok severseniz. Sonra bi bakarsanız o birisi size çoktaan sırtını dömüş.
Zaten kiminle çok yakınsak, onunla çok uzak olmayı göze almışız demektir
Herkes çıkıp sizi uyarır. Yanlış insanlarla takılma! Denir. Eeee.. bunu söyleyenin doğru kişi olduğuna nasıl emin olacağız? Ki o da doğru kişi değildir zaten.
Yani burda ne diyorum biliyor musunuz? "Nerde çokluk orda bokluk" diyorum.
Gerçekten bu ara yalnız takılmayı istiyorum.
Kimseye sırt dönmeden, kimseyle de çok yakın olmadan..
Kimseye dert anlatmadan, kimsenin de derdini dinlemeden..
Yani tek kişilik hayatıma bir kişilik daha yer açmıyorum şimdilik arkadaş açısından..
Çünkü; Yorgunum ben.
O yüzden rahat olmak istiyorum biraz, birazcık..